3/10/2019

Türk Sanatında Minyatür- Mozaik Yorum

Yorumlayan sanatcımız; Aysel Ergül


MİNYATÜR
Osmanlı’da sanat denilince öncelikle akla minyatür sanatı gelir. Bu sanat dalı I. Selim döneminde (1512-1520) gelişmeye başlamıştır. I. Selim 1514’de Safevilerden Tebriz’i aldığı sıralarda Tebriz Nakkaşhane’si islam dünyasının ünlü sanatçılarıyla doluydu. I. Selim bu sanatçıların önde gelenlerini İstanbul’a gönderdi. Sarayda eğitilmiş, İstanbul esnafı arasından seçilmiş Osmanlı nakkaşlarının yanısıra Horasan’lı, Tebriz’li nakkaşlar da İstanbul nakkaşhanesine katılmış oldu. Böylece değişik üsluplara sahip nakkaşların bir araya gelmesiyle Osmanlı’ya has bir tarz ortaya çıktı. Bu yıllar aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyada güç kazandığı zenginleştiği yıllardır. Padişahların ve paşaların katıldıkları savaşlar, misafir kabulleri, düğün ve sünnet şenlikleri, padişahların av, cirit, ok atmadaki hünerleri, ordu alayları, padişah portreleri nakkaşların resimlemek için seçtikleri konuların başında geliyordu. Bu tasvirlerde ilk dikkati çeken ciddi ve ağırbaşlı ortamın varlığı, imparatorluğun gücü ve düzenin etkinliğidir. 
Türk Sanatında Minyatür- Mozaik Yorum

Saray nakkaşları üslup ve konu bakımından doğu nakkaşlarından farklıydılar. Doğunun masalsı dünyası, abartılı süslemeleri Osmanlı ressamının ilgisini çekmiyordu, onlar doğaya veya seçtikleri konuya daha gerçekçi gözlerle bakıyorlardı.
Türk Sanatında Minyatür- Mozaik Yorum


II. Selim ve III. Murat da sanata düşkün padişahlardı. Bu dönemlerde Türk minyatürü en verimli çağını yaşamıştır. İlk 12 Osmanlı padişahının yüz ve vücut şekillerinin, giysilerinin anlatıldığı ve içinde Sultan Orhan’dan III. Murat’a kadar olan sultanların portrelerinin yer aldığı Şemailname bu dönemde hazırlanmıştır. Nakkaş Osman’ın bu eserleri çağdaşı ve sonraki Türk ressamlarına model olmuş, bir çok kopyası yapılmıştır. Nakkaş Osman’nın bir başka ölümsüz eseri ise III. Murat’ın oğlu Şehzade Mehmet’in sünnet düğünü şenliklerini konu alan resimleridir. Bu esere ‘Surname’ adı verildi.
Türk Sanatında Minyatür- Mozaik Yorum


Osmanlı sarayının nakkaşhanesindeki çalışmalar saray yönetiminin koruyuculuğunda ve denetiminde 15. Yüzyılın ikinci yarısında yoğunluk kazanmış, 16. Yüzyılın ikinci yarısında özellikle III.Murat döneminde minyatür sanatı doruğa ulaşmıştır. 16. Yüzyılın sonundan başlayarak imparatorluğun ekonomik gücünün azalması sarayın her türlü sanat işlerini gören ehl-i hıref mensuplarını da etkiler. Resimli kitap üretimi de zenginliğini kaybeder.
Türk Sanatında Minyatür- Mozaik Yorum

Türk Sanatında Minyatür- Mozaik Yorum

Erken Osmanlı Dönemi -Türk Sanatı

Erken Osmanlı Dönemi: Mozaiklerle anlatım.
Erken Osmanlı Dönemi -Türk Sanatı

Temelde İslam sanatı ile farklı yaklaşımlar gösteren Türk sanatı Selçuklular döneminde yakınlaşmaya başlamış,Arap kültüründen taşıdığı izlerle içine kapanan İslam sanatı simgelere yüklediği manaları soyutlaştırarak yansıtan Klasik Türk sanatı ile etkileşim içerisine girmiştir.Sanatın bir çok alanında Selçuklular ile başlayan bu birliktelik Osmanlı İptarotorluğu ile zirveye çıkmıştır.Etkisini her alanda hissettiren Osmanlı İmparatorluğu sanatsal gelişim ve değişimlere duyarsız kalmamış,planlı ve sistematik olarak kendi içinde büyüyüp gelişen özgün bir sanat ortaya koymuştur.
Erken Osmanlı Dönemi -Sanat

Osmanlı sanatının erken dönemden itibaren en belirgin özelliği, Ehli Hiref örgütündeki nakkaşların hazırladığı desenlerin, saraya bağlı sanatçılar tarafından tezhipten madene, çiniden seramiğe, kumaştan halıya kadar tüm eserlerde uygulanması ile üslup ve desen birliğinin sağlanmış olmasıdır.
Erken Osmanlı Dönemi -Sanat


Nitelikleri ile İslam sanatı ve Klasik Türk sanatının bir sentezi olan Osmanlı sanatı imparatorluk ihtişamı içerisinde o atmosfere paralel eserler ortaya koymuştur.Sanatın tüm dallarında sadece kendine has değerler bütünü içersinde etkisini göstermiş ve kendi coğrafyası içinde olduğu gibi bu coğrafya dışında kalan toplulukları da etkisi altına almıştır. Osmanlı sanatı, İslam dünyasında gelişmiş, çeşitlenmiş temel ilkeleri izler. Öte yandan, bu ilkeler Osmanlı beğenisine uyarlanmış, İmparatorluğun geniş coğrafyasının ve komşularının sanatsal gelişmişliklerini yorumlayarak beslenerek, Osmanlı sarayının kendine özgü çoğulculuğuyla koşut bir biçimde özgün bir sanat dili oluşturmuştur.
Erken Osmanlı Dönemi -Sanat

Erken Osmanlı Dönemi -Sanat

2/03/2019

Selçuklu Dönemi eserlerin mozaik yorumları

Selçuklu Dönemi eserlerin mozaik yorumları. Türk Sanatında çok büyük bir dilimi kapsayan Selçuklu Dönemi gibi ağır bir bölümü hakkıyla çalışan ve yorumlayan mozaik sanatçılarımızdan Nilgün Birim'e emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Selçuklu Dönemi eserlerin mozaik yorumları Nilgün Birim

Büyük Selçuklu Devleti ya da Büyük Selçuklu İmparatorluğu(1040-1157) [Selçuklu Türklerinin kurduğu ilk devlettir.

Selçuklular tarafından kurulan diğer devletler Kirman Selçuklu DevletiHorasan Selçuklu DevletiIrak Selçuklu DevletiSuriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir. 1040-1157yılları arasında hüküm süren Büyük Selçuklular, en güçlü oldukları dönemde HarezmHorasanİranIrakSuriyeArap Yarımadası ve Anadolu'nun büyük kısmına egemen olmuş bir Türk devletidir. Kapladıkları alan doğuda Balkaş ve Issık Gölleri, Tarım Havzası; batıda Ege ve Akdeniz sahilleri, kuzeyde Aral GölüHazar DeniziKafkasyaKaradeniz; güneyde Arabistan dahil Umman Denizi'ne kadar ulaşıyordu (10.000.000 km2).

Bugünkü  ‘Türk Kültürü’  dediğimiz başlı başına büyük bir sanatı Anadolu’da ilk defa kuran Selçuklular olmuştur. Anadolu Selçukluları (1077-1308)  önce İznik sonra da Konya şehirlerini  başkent olarak kabul etmişlerdir. 

Selçuklular kendilerine özgü bir sanat oluştururken, hem  eski atalarının Orta Asya kültüründen (Uygur, Çin, Moğol) hem de çevrelerindeki kültürlerden (İran, Abbasi, Sasani, Gazne , Ermeni, Bizans) kaçınılmaz olarak etkilendiler. Anadolu Selçuklu sanatı bu zengin kültür ve sanat ortamının etkilerini, geleneklerini bir sentez  olarak İslam  mistisizmi ile harmanlayarak yeni bir yorumla sunmuştur.

 Eski  Orta Asya Türk sanatından kalma -İslamiyet öncesi -  Şamanist öğeleri de beraberlerinde getiren Selçuklular bu öğeleri  oluşturdukları sanat eserlerinde ve mimari eserlerde özgün olarak kullandılar. Bu öğelerin en belirgin olanları: hayat ağacı, tavus, aslan, kartal, çift başlı kartal gibi güç ve hükümranlık sembolleri;  yol gösteren kartal, yırtıcı hayvanlar ve bunların boğuşma sahneleri;  şamana yer altı ve gökler arası yolculukta eşlik eden  ruhu simgeleyen kuşlar;  güneş sembolü aslan; savaşçıları, avcıları, saray ve saray soylularını koruyan sfenks, grifon, siren, ejder, çift başlı kartal gibi efsanevi yaratıklar; elde tutulan kadeh ve bitki  gibi ebedi hayat sembolleridir. Bu öğelerin bir kısmı da fiziksel özelliklere dayanır: bağdaş kurarak oturan kaftanlı insanlar, uzun saçlar,’börk’ tarzı Orta Asya’ya özgü başlıklar, dilimli taçlar, Moğol tipi yuvarlak yüzler, atların Orta Asya geleneklerine uygun olarak örülmüş kuyrukları gibi.  Doğan Kuban’ın da (s.402) belirttiği gibi, ‘Bozkır kültürü, İslam ülkelerinde yeni etkilerle harmanlanarak daha zenginleşen bir figürlü konu programını geliştirir’. Sarayla ilgili av ve eğlenceleri, polo ve cirit gibi oyunlar, çalgı, raks, içki alemleri, tahtta oturan sultan ve gözdesi, saray hizmetkarları;  gezegen-burç tasvirleri, destanlardan, masallardan, ünlü aşıklardan ilham alan konular bir önceki öğelerle harmanlanıp, zenginleşerek seramik, maden, cam, halı sanatlarında ve mimaride (çini, ahşap, alçı, taş eserlerde) hayat bulmuştur. 
Selçuklu Dönemi eserlerin mozaik yorumları

Selçuklu Dönemi eserlerin mozaik yorumları

Selçuklu Dönemi eserlerin mozaik yorumları

Selçuklu Dönemi eserlerin mozaik yorumları

Selçuklu sanatı, İslam dönemi Türk sanatında  hem önemli bir aşamayı, hem de  büyük bir arayışı temsil eder. O çağda yaratılan bazı şeyler, taş-oyma gibi, o çağa özgü olarak kalmış, bazıları da, Selçuklu mimarisindeki kubbe-mekan ilişkisi gibi, Osmanlılardan çok önce şekillenerek,  büyük  Osmanlı camilerinin oluşturulması için  zemin hazırlamıştır. Selçukluların maden sanatına getirdikleri en önemli  yenilik ise bronz  ve pirinç eserler üzerinde altın ve gümüş kakma tekniğinin geliştirilmesidir.